NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ أَبِي
شُعَيْبٍ حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
الْأَعْمَشُ
عَنْ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِي هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَالَّذِي
نَفْسِي
بِيَدِهِ لَا
تَدْخُلُوا
الْجَنَّةَ
حَتَّى
تُؤْمِنُوا
وَلَا تُؤْمِنُوا
حَتَّى
تَحَابُّوا
أَفَلَا
أَدُلُّكُمْ
عَلَى أَمْرٍ
إِذَا
فَعَلْتُمُوهُ
تَحَابَبْتُمْ
أَفْشُوا
السَّلَامَ
بَيْنَكُمْ
Ebû Hureyre r.a.'den
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Varlığım elinde
olan zat'a yemin olsun ki siz iman etmedikçe cennet'e giremezsiniz. Birbirinizi
sevmedikçe de (gerçek manada) iman etmiş olmazsınız.
Ben size, yaptığınız
takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Selâmı aranızda
yayınız."
İzah:
Buhârî. iman, istizan;
Müslim, iman; Tirmizî, sıfatül-Kıyame; istizan; İbn Mace, mukaddime; edeb,
Ahmed b. Hanbel, 1,65, 167, II, 391, 446, 446, 477, 495, 512.
Selam,
"seleme" fiilinden masdar olup her türlü ayıp ve fenalardan uzak
olmak manasınadır. "Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız"
sözünün manası "imanınızın kemal bulması ve halinizin düzelmesi ancak
biribirinizi sevmekle olur" demektir.
Nevevî'ye göre
"İman etmedikçe cennete giremezsiniz" cümlesinden maksat zahirî
manadır. Binaenaleyh cennete girmek için mü'min olmak şarttır. Velevki iman-ı
kamil olmasın. Yani cennete girmek mutlaka imana bağlıdır: İman-ı kamil sahibi
olmak ise mü'minlerin birbirini sevmesine bağlıdır.
İbn Salah diyor ki: Bu
hadisin manası "sizin imanınız ancak birbirinizi sevmekle kemâl bulur.
Eğer böyle.iman etmediyseniz cennete ilk girenlerden olamazsınız"
demektir: Yani siz iman-ı kâmil ile iman etmedikçe cennete ilk girenlerden
olamazsınız. Birbirinizi sevmedikçe de iman-ı kâmil sahibi olamazsınız.
İmam Nevevî, îbn
Salâh'in bu açıklamasının doğru olabileceğini söylemiştir. "Selâmı ifşa
edin!" cümlesinde geçen "ifşa etmek" sözünden maksat, onu
dağıtmak ve yaymaktır. Bu da tanıdık olsun olmasın karşılaşılan her müslümana
selam vermekle olur.
Selam vermek,
müslümanlar arasında birleşip kaynaşmanın ve sevgi celbinin en başta gelen
sebeplerindendir. Müslümanların birbirleriyle tanışmaları ve kendilerini başka
milletlerden ayıran şiarlarını meydana çıkarmaları, onun ifşası sayesinde
mümkün olur...
"Lâ tü'minûne
cümlesi ekseri nüshalarda "nûn" suz olarak rivayet edilmiştir. Fiil,
nehyolmadığı halde sonundan nûn'un düşmesi tahfif içindir.
Selam mevzuunda
"el-Muhtar" isimli eserde şöyle denmektedir:
"Selamı işiten
herkesin selamı alması farzdır. Topluluktan biri selam alınca diğerlerinden
farz düşer. Selam vermek ise sünnettir. Selâm verenin aldığı sevap ise
alanınkinden daha çoktur. Gayr-i müslimlere selam vermek mekruhtur. Onlardan
selam almakta ise bir mahzur yoktur."
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerif müslümanlara kendi aralarında selamı yaymalarını
emretmektedir. Meşhur olan görüşe göre bu emri yerine getirmek sünnettir. Hz.
İbn Abbas ile en-Nehaî'nin görüşü de budur.
Müslümanların
aralarında selamı yaymalarını emreden
hadislerden bazıları şu mealdedir:
"Bize Rasûlullah
(s.a.v.) yedi şeyi emr, yedi şeyi de yasak etti:
Bize hasta ziyaret
etmeyi, cenaze arkasından gitmeyi, aksırana, "yerahmükellah: Allah sana
merhamet etsin" demeyi, yemin edenin yeminini yerine getirmesini, mazluma
yardım etmeyi, davete icabet etmeyi ve selamı (aramızda) yaymayı emretti.
Altından yüzük takmayı, gümüş kaplardan birşey içmeyi, eğer yastıklarını, kass
ipliklerini, ipek, kalın ipek ve ibirişim giymeyle yasak etti."[Buhari,
istizan; Müslim, libas]
"Ey Nas! Selarîn
yayınız, yemek yediriniz, akrabanızı ziyaret ediniz. İnsanlar uykuda iken
namaz kılınız, selametle cennete girersiniz.[Tirmizî, kıyame; İbn Mâce, ikame;
Darimî, sala, istizan; Ahmed b. Hanbel V, 451.]